Aski Ebru
Ebru ile ilgili söylenecek o kadar çok şey var ki…Zira Ebru su yüzeyinde bir hayat… Öyle bir hayat ki; incecik yüzeyinde sanki sonsuzluk denizi saklı…
İnanması güç gelebilir ama geçmişi asırlar öncesine kadar uzanıyor Ebrunun… “Kim akıl eder böyle bir sanatı?” diyesi geliyor insanın. Öyle ya barbarlık tarihinin ve kültürlerin bir anda yok edildiği bir tarihin tam ortasında doğmuş bu eşsiz sanat ve zaman, zaman “unutuldu” serzenişlerine muhatap kalsa da; Çamura düşmüş altın gibi değerinden hiçbir şey yitirmeden günümüze kadar gelmiş. Üstelik ışıltılı bir tarihi de beraberine alarak!
Düşünüyorum da şu ana kadar keşfedilmemiş olsaydı belki şimdiki teknolojiye rağmen su yüzeyine resim çizmek hala gerçekleşmemiş bir hayal olurdu… Kim bilir?!
Ebru ile tanışıklık, ilk muhabbet…
Ebruya duyulan ilk his platonik bir aşktır. Genelde onun haberi olmadan sevmeye baslarsınız… Belki bir kitap cildinde görmüşsünüzdür, belki kahve içmeye gittiğiniz bir mekanın duvarında dikkatinizi celbetmiştir, ya da bir kitap ayracında… Bir şekilde ilk görüşte vurulursunuz ona…Ve(eğer hakiki bir âşık iseniz) çok geçmez bir teknenin başında buluverirsiniz kendinizi… Ebru ile ilk göz göze gelme anıdır bu… Tarihe not düşülecek kadar kıymetli…
Ebru asla nazlı bir maşuk değildir hiç yormaz onu seveni açar gönül kapılarını sonuna kadar ve hemen de bağlanıverir… Hem öyle bir bağlanmadır ki bu; siz onu bırakmadıkça o sizi asla terk etmez…
Ebru aşkı vefa üzerinedir, sadakat ve özveri üzerinedir… Bu aşkta ölümüne diye atılır ilk fırça darbesi suya… Ve bu aşk ölümsüzdür aslında…
Boyaları parmaklarınızın arasında hissettiğinizde sanki sevgilinin ruhunun sıcaklığıdır içinize akan… O anda hissedilenlere üç nokta koyuyorum burada sadece “…” kelimelerin yetersiz kaldığı anlardan… Yaşamak lazım bu anı!..
Ebru yumuşak dil yumuşak huy ve yumuşak mizaç sanatıdır. Öyle ki Ebruya âşık olan kişi tüm sertliğini bir tarafta bırakıp öyle oturur maşuk karşısına. Maşuka müştak olan ise tüm sertliğini çok uzun sürmez salıverir sulara!
Nazik vurulmalı ki fırçaya; Ebru yumuşak dilden anlar… Eldekinin gül dalı olduğunu unutmadan ona hak ettiği gibi davranmalı… Gül yaprakları hala üzerindeymiş gibi düşünmeli! Zaten sert vurulduğu zaman kabul etmez ne tekne ne de su en nazenin meşki bile! Nazik ve sevgiyle muamele… İşte ancak o zaman açar yüzeyini sonuna kadar ve o zaman verir en güzel desenleri sevgilisine…
Ve fırçadan damlayan özden bir parçaymış gibi boyayı atmak suya… O derece içinde olma… Sonrasında renklerin adeta asaletle ve ağır bir şekilde açılmasını beklerken ki heyecan… Yine yaşanılası bir an…
Nihayet renklere verilen desenler… Elinizdeki sihirli değnek misali salladığınız biz ile içinizden geldiğince nakşedilen desenler su yüzüne… İşte tam bu esnada kendinizi ya uyanmak istemeyeceğiniz cinsten bir rüyada, ya da bulutların üzerinde hissedersiniz…Su ile kâğıdı bir araya getirdiğinizde ise artık Ebruya olan aşkınız bir destan olmuştur bile; dillerden öte gözlere ve yüreklere…
Aynen yaşandığı gibi eksiksiz… Ayna gibi aksetmiştir kâğıda, gizlisi saklısı olmadan… Hem öyle bir destan ki bu duvarların en güzel köşelerine asılmaya değer… Görenleri hayran bırakan kendine… Bu destanın âşıkları ne Leyla ile Mecnundur ne de Kerem ile Aslı…
Ebru ile sizin aşkınızdır…
İnanması güç gelebilir ama geçmişi asırlar öncesine kadar uzanıyor Ebrunun… “Kim akıl eder böyle bir sanatı?” diyesi geliyor insanın. Öyle ya barbarlık tarihinin ve kültürlerin bir anda yok edildiği bir tarihin tam ortasında doğmuş bu eşsiz sanat ve zaman, zaman “unutuldu” serzenişlerine muhatap kalsa da; Çamura düşmüş altın gibi değerinden hiçbir şey yitirmeden günümüze kadar gelmiş. Üstelik ışıltılı bir tarihi de beraberine alarak!
Düşünüyorum da şu ana kadar keşfedilmemiş olsaydı belki şimdiki teknolojiye rağmen su yüzeyine resim çizmek hala gerçekleşmemiş bir hayal olurdu… Kim bilir?!
Ebru ile tanışıklık, ilk muhabbet…
Ebruya duyulan ilk his platonik bir aşktır. Genelde onun haberi olmadan sevmeye baslarsınız… Belki bir kitap cildinde görmüşsünüzdür, belki kahve içmeye gittiğiniz bir mekanın duvarında dikkatinizi celbetmiştir, ya da bir kitap ayracında… Bir şekilde ilk görüşte vurulursunuz ona…Ve(eğer hakiki bir âşık iseniz) çok geçmez bir teknenin başında buluverirsiniz kendinizi… Ebru ile ilk göz göze gelme anıdır bu… Tarihe not düşülecek kadar kıymetli…
Ebru asla nazlı bir maşuk değildir hiç yormaz onu seveni açar gönül kapılarını sonuna kadar ve hemen de bağlanıverir… Hem öyle bir bağlanmadır ki bu; siz onu bırakmadıkça o sizi asla terk etmez…
Ebru aşkı vefa üzerinedir, sadakat ve özveri üzerinedir… Bu aşkta ölümüne diye atılır ilk fırça darbesi suya… Ve bu aşk ölümsüzdür aslında…
Boyaları parmaklarınızın arasında hissettiğinizde sanki sevgilinin ruhunun sıcaklığıdır içinize akan… O anda hissedilenlere üç nokta koyuyorum burada sadece “…” kelimelerin yetersiz kaldığı anlardan… Yaşamak lazım bu anı!..
Ebru yumuşak dil yumuşak huy ve yumuşak mizaç sanatıdır. Öyle ki Ebruya âşık olan kişi tüm sertliğini bir tarafta bırakıp öyle oturur maşuk karşısına. Maşuka müştak olan ise tüm sertliğini çok uzun sürmez salıverir sulara!
Nazik vurulmalı ki fırçaya; Ebru yumuşak dilden anlar… Eldekinin gül dalı olduğunu unutmadan ona hak ettiği gibi davranmalı… Gül yaprakları hala üzerindeymiş gibi düşünmeli! Zaten sert vurulduğu zaman kabul etmez ne tekne ne de su en nazenin meşki bile! Nazik ve sevgiyle muamele… İşte ancak o zaman açar yüzeyini sonuna kadar ve o zaman verir en güzel desenleri sevgilisine…
Ve fırçadan damlayan özden bir parçaymış gibi boyayı atmak suya… O derece içinde olma… Sonrasında renklerin adeta asaletle ve ağır bir şekilde açılmasını beklerken ki heyecan… Yine yaşanılası bir an…
Nihayet renklere verilen desenler… Elinizdeki sihirli değnek misali salladığınız biz ile içinizden geldiğince nakşedilen desenler su yüzüne… İşte tam bu esnada kendinizi ya uyanmak istemeyeceğiniz cinsten bir rüyada, ya da bulutların üzerinde hissedersiniz…Su ile kâğıdı bir araya getirdiğinizde ise artık Ebruya olan aşkınız bir destan olmuştur bile; dillerden öte gözlere ve yüreklere…
Aynen yaşandığı gibi eksiksiz… Ayna gibi aksetmiştir kâğıda, gizlisi saklısı olmadan… Hem öyle bir destan ki bu duvarların en güzel köşelerine asılmaya değer… Görenleri hayran bırakan kendine… Bu destanın âşıkları ne Leyla ile Mecnundur ne de Kerem ile Aslı…
Ebru ile sizin aşkınızdır…
No comments:
Post a Comment